“Follower” beden

Beden zihin ilişkisinde denge sanki biraz kaybolmuş, ipler sanki zihnin eline geçmiş, zihin karar veriyor genelde ne yapılacağına, mesela çok yorgun beden, dışarı çıkacak hali yok, ama önceden verilmiş bir söz var gidiliyor, daha fenası o işe gidilecek tabii ki her gün. Ya da çok enerjik, uyumak istemiyor, hareket istiyor ama uyunması gerek çünkü sabah erken kalkılacak, aç değil ama yemek vakti, canı içki istemiyor e ama hafta sonu olur mu içmeden? Zihnin kendine has bir ajandası var (bu ajanda kendine has mı bu da ayrı bir yazı konusu) beden bu ajandayı takip ediyor.

Bu takip, matın üstünde de devam ediyor bazen, bazılarımız için. Bedenimizle yaptığımız yoganın fiziksel tarafı, zihinsel bir aktiviteye dönüşüyor. Neyi ne kadar yapacağınıza bir de bakmışsınız ki zihniniz karar veriyor. ‘Bu pozu yapamazsın, o kadar esnek değilsin, güçlü değilsin, v.s.’ diyor, ya da ‘yaparsın ya, bak o nasıl yapıyor, biraz daha gayret göstersene, bu dersten sonra bir sonraki derse de gir, ne kadar çok yoga yaparsan o kadar iyi olursun ’…(Bu arada yapanlar lütfen kızmasın ama üst üste derse girmek nedir Allahaşkına, hatha 2 üstüne aştangaya girmek falan?)

Zihin o denli kontrolü ele almış ki, hareketi doğru yapıp yapmadığını anlayabilmek için aynaya ihtiyaç duyuyor. Bir yoga pozunu ‘doğru ve estetik’ yapmak istiyor. Binlerce yılın yogası elimizde kepaze olmuş, ‘erler meydanına’ dönüyor, yoga yaparken gözler yan matlara kayıyor… Yogayla bedenimiz arasından zihnimizi çekemiyoruz bir türlü. Peki biz yola bunun için mi çıkmıştık?

Hayatın her alanında, her anında kendini tamamen bedenin rehberliğine bırakmak nasıl bir şey hiçbir fikrim yok, bu hali tecrübe eden var mıdır? Lars Von Trier’in kült filmi ‘Idiots’ına mı döner ortalık, bilmiyorum. Ama matın üstüne çıktığımızda, zihnimizdeki beklentileri, istekleri, hırsları tuvalete atsak da sifonu çeksek bence bayağı bir şey başarmış oluruz.

Bedenlerimiz mühendis gibi çok net, lafı uzatmıyor, sakin ve direkt. Canı acıdığında ‘ahhhh’ diyor, hoşuna gittiğinde ‘ohhhh’ diyor. Zihin ise gelgit akıllı, kararsız, milyon tane gizli ajandası var, hep ‘ama’lı konuşuyor, ‘canın acıyor ama böyle bu işler acıya acıya olacak’, ‘çok güzel bu yoga ya, çok rahatlıyorum, keşke daha çok gelebilsem ama nasıl? Hafta içi iki kere gelsem, bir de hafta sonu, kızı kursa kim bırakacak peki?’  Mat üstünde yapılan güzel bir twistten sonra gelen bedensel bir ‘ohhhhh’ işte böyle zihinsel bir planlamaya kurban oluyor.

Tıpkı günlerimizi kafamızdaki konuşmalara cevap verirken kaçırdığımız gibi…

Sevgiler,

Çağla Güngör

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hocam, doğru yapıyor muyum?
"Meditasyonu kana kana içtim"