Citta Vrtti, Serbest Çağrışım, Patanjali ve Freud ya da bilinçdışı

Zihnim dönüp dolaşıp Freud’a geliyor/gidiyor. Freud derken bir kişiden söz etmiyorum. Psikanaliz teorisini, onu takip eden düşünceleri, savları kastediyorum. Önce sinemayı, sevdiğim filmleri psikanalitik teori ile okumaya başladım. Sonra gittim yüksek lisansımı sinema alanında yaptım “Popüler Türk Sinemasında Hiyerarşik Maskülenlik”i bu araçla (psikanaliz) okumaya çalıştım. Benim için zor olduğu kadar çok geliştiriciydi. O dönem bu alanda pek bir çalışma yoktu, bu açıdan da yenilikçi bir çalışma olmuştu.

Ardından sıra kendime geldi. Uzun, sancılı, zoraki gibi görünse de “haberim olmadan” dünden razı olduğum bir yola girdim. Analiz, onu tamamen kabul ettiğiniz andan itibaren tarifi imkansız bir deneyim. İmkansız çünkü size özel. Siz ne iseniz o. Bazen yol bitti sandım, bitsin istedim, zaman zaman kendimi yarı yolda bıraktım. Savrulmak kadar olağan bir şey olamaz, hele ki kendine yaklaşmak ve daha da yaklaşmak üzere o koltuğa/divana teslim oluyorsan.

Birlikte çalıştığım analistim serbest çağrışım yöntemini kullanıyor. Başlarda ne kadar zorlandığımı anlatamam. Yani başlardan kastım ilk birkaç yıl (!) Analiz uzun bir süreç. Freud, “bitirilebilir ve bitirilemez analiz” diye bir makale kaleme aldığına göre, bitmeyen bir süreç de olabilir… Makaleye ulaşma fırsatım olmadı ama bir analizan olarak analizin bitmeyeceğini düşünenlerdenim. Başlarda analistime sorduğum sorular şöyleydi:

“Bu terapi ne zaman bitecek, ‘problemin kaynağını, neden/sonuç ilişkisini bulduk, farkındayım‘ ama durum düzelmiyor, ne zaman düzelecek, düzelecek mi, bitecek mi, hiç mi bitmeyecek, nasıl olacak?”

Cevap hep aynıydı “konuştukça olacak”.

Serbest çağrışımla konuşmak, kendi söylediklerini dinlemek, belli bir mesafeden durumu görebilmek; bir süre sonra analiz sırasında sizi öz farkındalık aşamasına getiriyor. Buraya gelene kadar pek çok duygunuzla yüzleşiyorsunuz.

Bana özel tarife kalkarsam şunları söyleyebilirim; bazen anestezisiz karnımdan ameliyat olmuşum gibi çıkardım seanstan, bazen göğsümden kelebekler havalanırdı ve ayaklarım yere basmazdı, bazen şaşkın, bazen öfkeli, bazen acılı. Bu duygular tek tek bazen de aynı anda çıktı, çıktı, çıktı…

Bu bir nevi riyazetten sonra, sıra izlemeye geldiğinde serbest çağrışımlı konuşman esnasında söylediklerini o anda fark edip analiz yapmaya başlarsın. Belli bir mesafeden, kendini yargılamadan.

İtalik ve bold olarak işaretlediğim kelimeler son birkaç yıldır daha da yoğun üzerinde çalışmaya başladığım meditasyon ile ilişkili. Patanjali, yaklaşık iki bin yıl kadar önce Yoga’yı, yogah çitavrtti-nirodhah “bilinç hallerinin yok edilmesi” olarak tanımlıyor ve bilinç hallerinin sonsuz sayıda olduğunu söylüyor ve sonra da bunları üç kategoride topluyor:

  1. Hatalar ve yanılsamalar (düşler, sanrılar, algılama hataları, karışıklıklar vb)
  2. Normal psikolojik deneyimler
  3. Yoga tekniğiyle tetiklenen ve yalnızca erginlenmişlerin tecrübe edebileceği parapsikolojik deneyim.
    (Yoga, Ölümsüzlük ve Özgürlük, s.65, Eliade, M.)

Fotoğraf: Berlin Modern Sanatlar Müzesi, 2012 ya da 2013’de görmüş olmalıyım. (Sanatçı: Jenny Holzer, 1984)

Nilüfer Eyiişleyen