
pranayama

Nefesine yaklaş, sana bir şeyler söylüyor.
“Om! En büyük ve en iyi olanı bilen, en büyük ve en iyi olur.
Yaşam Soluğu (Prana) en büyük ve en iyi olandır.”*
—
“Yaşam soluğu (Prana) umuttan daha büyüktür.
Nasıl tekerlek parmakları tekerleğin göbeğinde birleşirse,
bunun gibi her şey yaşam soluğuna bağlıdır.
Yaşam ancak bu solukla sürebilir. Yaşam soluğu hayat verir.”*
Yukarıdaki satırlar, İ.Ö. 600’lü yıllara tarihli felsefe ve teoloji metinleri olarak nitelendirilen Upanishadlar’dan. 17. yy’da Farsça’ya çevrilen bu metinler, Farsça’dan Fransızca’ya ve Latince’ye kazandırılır. Böylece Batı, Upanishadlar ile tanışır.
Alman filozof Schopenhauer’ın Upanishad’lardan çok etkilendiğini ve bu metinleri “İnsan düşüncesinin en yüce ürünü” olarak nitelendirdiğini biliyoruz. Bu önemi yadsınamaz düşünce insanının yanı sıra tarih; Parmenides, Platon ve Kant gibi, yine çok önemli filozofların da Upanishadlar’dan etkilendiğini yazar. Bu metinleri dilimize kazandıran Korhan Kaya’nın belirttiği gibi, Upanishadlar’da prana (soluk) en çok yüceltilen kavramlardan biridir.
İfade biçimi ve yaşama/ölüme yaklaşımıyla oldukça etkileyici metinler olan Upanishadlar’da “Akıl haberci, göz bekçi, kulak bildirici, söz hizmetçi” olarak tanımlanır. Prana (soluk) ise “bilinçli öz”. Başka satırlarda “Yaşam Prana’dır, Prana yaşamdır.” ifadesine rastlarız. “Öz bilinci” anlamına gelen Pracna kavramı için de yine aynı ifadeler geçer: “Prana neyse Pracna odur, Pracna neyse Prana odur. Zira bu ikisi bedende birlikte kalır, bedenden birlikte ayrılırlar.”
Yaklaşık 2500 yıl öncesinin bilgilerinden bugüne dönüp baktığımızda asana pratiklerinde, meditasyona hazırlıklarda, pranayama (nefes disiplini) uygulamalarında nefesin zihnin fonksiyonlarını, bedenin kimyasal dengesini nasıl etkilediğini bizzat deneyimleyerek biliyoruz. Pratiklerimizden, okuduklarımız ve araştırdıklarımızdan yola çıkarak bu deneyimleri paylaşmak üzere sistemli bir dizi çalışmalar düzenliyor ve bunları günlük hayatta yanınızda bulunabilecek birer araç olarak tutmanızı öneriyoruz.
Kadim metinlerin derinlikli ve insanı düşünmeye, yorumlamaya, analiz etmeye iten aktarımları beni her zaman daha çok cezbetti. Az söz, çok düşünce. Ve sonra özgürce boşluk. Bir dönemin ezoterik metinlerini okumak bir nevi meditatif eylem gibidir.
Diğer taraftan bugün artık pratik ettiğimiz ve tekniklerini öğretmeye/aktarmaya çalıştığımız Yoga, Nefes, Meditasyon işlerinin bilimsel karşılıkları da oldukça ilgi çekiyor. Sezerek bilmeyi daha çok sevenlerden olsam da bu bilimsel verileri okumaktan, bunları aktarmaktan, iki yaklaşımı bir arada sunmaktan ve bu şekilde düşünmekten büyük bir haz alıyorum.
2019 yılının Ekim ayında Hindistan’da gittiğim Yoga Vidya Gurukul ashramında, 40 yıldır yoga öğreten bir ailenin mensubu olan ve buradaki eğitimlerin direktörü Ghandar Mandlik’in, Sidney Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimi aldığını öğrenince bu işin Batı-Doğu ayrımının olmadığını, bilginin akışkanlığının ne kadar büyülü bir şey olduğunu düşünmüştüm. Tıpkı Pitagoras’ın doğu ilminden etkilendiği gibi, bugün de bilginin akışkanlığı sayesinde başka bir dil oluşuyor ve kendimize bir adım daha yaklaşmak için bunlar birer araç olarak karşımıza çıkıyor. Bilgiyi fetiş haline getirmeden bize nasıl hizmet edeceğine akıl yoluyla karar vermeliyiz.
Bu düşünceden yola çıkarak nefes alıp vermenin beyin fonksiyonlarına ne tür yararlar sağladığını, Upanishadlar’daki ifadeyle “haberciye, bekçiye, bildiriciye, hizmetçiye”** etkilerini ve “öz bilince” giden yolda nasıl bir köprü olduğunu fikir vermesi açısından; ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi’nden araştırma makaleleri, The Journal of Neuroscience ve Science dergilerinden özet bir derleme ile aktarıyorum:
** “Akıl haberci, göz bekçi, kulak bildirici, söz hizmetçi”
- Nefes kontrolü zihni sakinleştirir
Uygulamalar bu bilgiyi binlerce yıldır doğrulasa da uzaydan daha gizemli olduğu söylenen insan beyninde nefesin etkisi yeni yeni bilimsel araştırmalarla açıklanıyor. Nefesi fark ederek ve kontrol ederek alıp vermek beyni nasıl sakinleştiriyor? 2016 yılında yapılan bir araştırma sırasında kazara beyin sapında yer alan ve solunum-beyin kontrolü bağlantısında anahtar rol oynadığı anlaşılan bir sinir devresi bulunur. Bu devrenin, beynimizin “solunum pili” olarak isimlendirilen bölümünün bir parçası olduğu anlaşılır. Yavaş ve kontrollü nefes bu devredeki hareketliliği azaltıyor, hızlı ve düzensiz nefes ise artırıyor, bu da duygusal modu etkiliyor. Bu süreçlerin tam olarak nasıl işlediği hala araştırılıyor ancak nefesten beyne uzanan bu yol, bize çok şey söylüyor.
- Nefes kan basıncını düzenler
“Gözlerinizi kapatın, burnunuzdan derin bir nefes alın ve burundan sakin, kontrollü, uzun bir şekilde nefesinizi boşaltın”. Bunu iki dakika boyunca sürdürün. Kalp atışlarınızın sakinleştiğini hissedersiniz. Bu da kan basıncını dengelemeye başlar. Araştırmalar; nefesi sakince alıp vermenin kalp atış hızı ve kan basıncını düzenleyen mekanizmamız baroreseptör duyarlılığını artırdığını söylüyor. Yine bu veriler, düzenli olarak kontrollü ve sakin nefes alıp verme pratiklerinin kardiyovasküler sistemin sağlığı için önemli bir destek olduğunu, beyin kanaması riskini, felç olma riskini azalttığını söylüyor.
- Nefesi saymak beynin duygu kontrol bölgelerini etkiler
ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi’nde yayınlanan bir araştırma makalesinde; sayarak kontrollü nefes alıp vermenin, özellikle beynin duygu ile ilişkili bölgelerinde “nöronal salınımları” etkilediği belirtiliyor. Araştırmaya katılanlara iki dakika boyunca nefeslerini fark ederek saymaları istenir. Bu esnada beyin aktivitesi izlenir ve görülür ki doğru sayanların beyinlerinin duygu, hafıza ve farkındalık ile ilgili bölümleri, normal bir dinlenme haline göre daha düzenlidir.
Nöronal salınım için şöyle bir açıklama yapmak mümkün:
“Beyin dalgaları, beyin çevresindeki devasa sinir hücresi topluluklarının düzenli ateşlenmesi ile oluşuyor. Dalgalar, beynin ön kısmından arka kısmına veya derinliklerindeki yapılardan kafa derisine kadar sıçramalar şeklinde gidip geliyor. Nöronal salınım olarak adlandırılan bu sinyallerin, belirli ruhsal durumlara eşlik ettiği biliniyor: Sessiz alfa dalgaları, meditasyon yapan keşişlerin beyinlerinde küçük dalgalar halinde yayılır. Beta dalgaları yoğun konuşmalar sırasında yükselir ve düşer. Hızlı gama dalgaları keskin bakışlara eşlik eder. Durgun delta ritimleri derin uyuyanları sararken, hayalperestler biraz daha hızlı teta ritimlerine geçerler.”(Kaynak: AİFD)
- Fark ederek alınıp verilen nefes hafızayı destekler
Araştırmalar, burun nefesinin beynin duygusal merkez üssü olan amigdalada elektriksel aktiviteyi tetiklediğini söylüyor. Bu da duygusal anıların hatırlanmasını etkiliyor, ayrıca yine burun nefesi, beynin öğrenme ve hafıza ile ilişkili bölümü hatta bellek yuvası denebilecek olan hipokampusu etkiliyor. Northwestern Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada ise “Soluk alındığında; koku alma korteksi, amigdala ve hipokampustaki tüm limbik sistemdeki nöronların uyarıldığı saptandı” bilgisi yer alıyor.
- Kontrollü nefes bağışıklık sistemini güçlendirir ve enerjiyi dengeler
Doğru, fark ederek nefes alış ve veriş sayesinde otonom sinir sistemimizin regülasyonu gerçekleşir. Sinir sisteminin “savaş ya da kaç” modunu düzenlemede etkili olan kontrollü nefes çalışmaları, beraberinde bağışıklık sisteminin güçlenmesini getiriyor. Korku, tedirginlik, güvensizlik vb. hislerin bağışıklık sistemine olumsuz etkileri ayrıca pek çok araştırmanın konusu. Bağışıklık sistemi ve nefes ilişkisi üzerine yapılan araştırmada nefesin enerji metabolizmasını ve insülin değerlerini düzenlemede de destekleyici rolü olduğu bulunmuş.
Bu çalışmaların pek çoğuna bilimsel makaleleri yayınlayan akademik yayınlar aracılığıyla ulaşmak mümkün.
Bilime dayalı verilerin bize söyledikleri önemli ve dikkate değer. Diğer taraftan “biz ne hissediyoruz, nasılız, neye ihtiyaç duyuyoruz?” Bu soruları kendimize sormak, ihtiyaçlarımızın karşılığını kendimize bir adım daha yaklaşarak yine kendimiz, kendimizde bulmak… Öğretiler, yöntemler, teknikler, veriler, kadim metinler… Hepsi insan için, bizim için. Araç ve amacı karıştırmadan, fark ederek alınıp verilen nefes bedenle zihin arasındaki köprüdür.
*Upanishadlar, Çev. Korhan Kaya, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Fotoğraf: Yoga Vidya Gurukul Ashram, yogi/ni’ler sabah pratiği için dağlarda, Ekim 2019
Underground Yoga’dan ne anlıyorum?
İzmir’de Pure Nefes&Yoga’da Underground Yoga üzerine bir atölye çalışması yapacağım.
Güç ve efor gerektirdiğini düşündüğümüz asanaların içine kendimizi bırakarak, pranayamalar ile daha da derinleşerek etkiyi hissedeceğimiz bir çalışma…
Güçlendiren pozlarda bırakmak mümkün mü, bırakarak güçlenmek nasıl mümkün, bunu keşfedeceğiz.
Cildimizde, eklemlerde, kemiklerimizde, kaslarımızda, iç organlarımızda asanalar bize ne hissettiriyor, bunlara odaklanacağız.
Yerle ve hava ile temas eden bedenimizi fark edip, sadece burundan değil, parmak uçlarından, başın tepesinden nefes alma pratikleri yapacağız.
Bedenimizin bir ağacın kökleri gibi yeryüzünün katmanlarına doğru nasıl uzadığını asanalarda derinden hissedeceğiz.
Bu çalışmayı “Yoga pozlarında pranayamalar ve derin asana çalışmaları” olarak tarif ettim. Bunun için de özel bir Hatha Yoga serisi hazırladım. Hara bölgesi ve ayaklarımız ile köklenmeyi, omurgadan uzamayı ve hafiflemeyi deneyimleyeceğiz, bol bol ter atacağız ve nefes kapasitemizi keşfedeceğiz…
Evet, Underground Yoga’dan bunları anlıyorum; çünkü bunları deneyimledim. Önce hocam Bora Ercan ile yoğun yaptığım çalışmalarda, sonra hocamın hocaları Victor ve Angela ile yaptığım çalışmalarda tam olarak bunları hissettim. Ve bir süredir derslerimde bunları paylaşmaya çalışıyorum. Victor buna Underground Yoga ismini vermiş, ben de bu isimle bu çalışmaları sürdürmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Aşağıda; atölye için Hatha Yoga ve Pranayama üzerine biraz daha detay var…
Atölyede anatomik olarak odaklanılacak bölgeler:
Hara bölgesi
Ayaklar
Omurga
Duygularımızı, geçmişimizi, hikayemizi taşıyan fiziksel ve enerji bedenimizde yoğun bir çalışma yapacağız.
Köklenerek açılarak, köklenerek fiziksel bedenimizden enerji bedenimize uzanarak…
Üç saatlik süre içinde çalışacağımız Yoga pratiğinin stili, Hatha Yoga olacak.
Hatha, güç, dayanıklılık anlamına gelir. Simgesel olarak Ha, Güneş; Tha, Ay’dır.
Güneş bedeni, ay da zihni temsil eder.
Ayrıca Ha, pranadır; Tha ise bilinç. Bu iki enerjiyi birleştirmek, bütünlemek ise Hatha Yoga’da amaçlanandır.
Bu çalışmada, asanalar içindeyken o pozu daha da derinleştiren, destekleyen, pozun kendisi olmamızı sağlayan pranayama çalışmaları yapacağız.
“Prana”, yaşam enerjisi demektir.
“Ayamaya”, genişleme, büyüme, düzenlemek gibi anlamlara gelir.
“Pranayama” nefes kapasitesini artırma, bir nevi yaşam enerjisinin akışına izin vermektir.
Pranayama çalışması esnasında bedenimize giren oksijen miktarını belli tekniklerle ayarlamak, vücutta çeşitli kimyasal değişikliklere neden olur. Pranayama ile toksinlerin atılmasını, solunum sisteminin sağlıklı işleyişini, dolaylı olarak sindirim ve boşaltım sisteminin sağlığını, sinir sistemini desteklemiş oluruz.
Pranayama çalışmalarımızda ve katman katman bedenimizin derinliklerine doğru uzanacağımız yoğun yoga pratiğimizde zihnimizi ve bedenimizi dengeleyip hafifliği hissedeceğiz.
Bu hal bizi meditatif bir alana taşıyacak ve çalışmamızı, yarım saatlik bir Ajapa Japa meditasyonu (Nefesin doğal sesi kabul edilen Soham mantrasının kullanıldığı bir meditasyon tekniğidir) ile tamamlamış olacağız.
—
Hatırlatmalar:
Çalışmaya çok tok karınla gelinmemesi, 2 saat önceden yemek yenmiş olması ve hafif, sindirimi kolay gıdalar alınması önerilir. Soğan, sarımsak, baharat gibi vücut sıcaklığını artıran besinler yenmemelidir.
Sevgili Sara Oktay ve Irmak Bayındır’a bu linkten ulaşabilirsiniz http://purenefesyoga.com/
Nefes Çalışmaları
Nefes ve Açıklık
Dengeli Sinir Sistemi, Hareketin Rahatlığı, Zihnin Sakinliği…
İnsan günde ortalama 21.600 kere nefes alıp veriyor. O kadar doğal ve otomatik bir eylem ki gün içinde bunun farkına varmıyoruz. Ancak çoğumuz nefes alıp vermeyi sistemimize uygun bir biçimde yapmıyoruz. Bazen boğazımıza kadar, bazen omuzlara ya da göğsümüze kadar nefes alıp oradan dışarıya yolluyoruz.
Nefes çalışmaları sayesinde nefesimizle tekrar tanışıyoruz.
Nefes farkındalığı gelişiyor, kendi potansiyeline kavuşuyor, beden ihtiyacı olan oksijeni almaya başlıyor, zihin tazeleniyor. Doğru nefes için uyguladığımız yoga temelli nefes çalışmalarının; yoga pratiklerinizi, yapmakta olduğunuz sporu, günlük yaşam akışınızı, meditasyon çalışmalarınızı, iş yaşamınızda ihtiyacınız olan konsantrasyonu desteklendiğini göreceksiniz.
NEFES DİSİPLİNİ UYGULAMALARI
Nefes, bilinçli olarak manipüle edililir yani nefes kontrolü çalışmaları yapılır. Zihnin ve bedenin sağlığına katkıda bulunan nefes disiplini teknikleri uygulanır.
Bu çalışma bize ne sağlar?
Fark ederiz ki zihnimiz, vücudumuz, duygu durumumuz ve nefesimiz adeta görünmeyen iplerle birbirine bağlıdır ve etkileşim halindedir.
Nefes zihinden etkilenir, düşünceler ve fiziksel beden de nefesten… Fark ederek alınan ve verilen nefes; zihin, beden ve duygu durumunda dengelenme sağlar.
Nasıl?
Gergin olduğumuzda sempatik sinir sistemi devreye girer ve bir tehlike olduğunu düşünür. Bu da “korunma ya da saldırı” amaçlı enerji yükselmesine neden olur. Bu durum nefese şöyle yansır: Kısa ve hızlı soluk alış verişler… Ayrıca nefes alt akciğerler yerine göğüs seviyesinden alınmaya başlanır, yüksek miktarda kortizon ve adrenalin salgılanır, kan basıncı ve kalp atış hızı artar. Beden alarmdadır.
Tam bu anda yaşanan her ne ise gözlerinizi kapatıp öğreneceğiniz kontrollü nefes alış veriş uygulamaları; vagus sinirini tetikleyerek parasempatik sinir sistemini devreye sokar. Kalp atışları normale dönmeye başlar, ayrıca nefes kontrolü karın kaslarını ve diyaframı devreye sokar. Bu da daha çok oksijen demektir.